- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 15 Mayıs 2018, Salı 10:43
- 810 kez okundu
Mehmet Niyazi Özdemir Hoca’yı ilk tanıdığımda yıl sanırım 1995’ti.
Bir grup idealist arkadaşla Kağıthane İmam Hatip Lisesi Mezunlar ve Mensuplar Derneğini kurduğumuz günlerdi.
Yönetim kurulunda yer alan o dönemin hızlı ülkücülerinden Hacı Kamil Balyer kardeşim
seminer vermesi için derneğe davet etmişti
Bu buluşmada şu anda Yıldız Üniversitesinde görevli dostum, Üstad Prof. Mehmet Akif Okur kardeşimin de payını unutmamak gerekir
Bir kış günüydü ve derneğin orta yerinde kocaman bir soba çatır çutur yanıyordu…
Sobanın başında derviş kılıklı garip bir adam sanki sobaya sarılacak gibi oturuyordu
İçimden ‘herhalde soğukta dışarıda kalmış bir piri fani’ dedim. ‘Arkadaşlar görmüş ve içeriye almışlar’ diye geçirirken hacı kardeşime “Nerde kaldı bu hocan vakit geçiyor hala gelmedi’’ dediğimde işte sobanın başında oturuyor demişti. İşte ancak o zaman, sobanın başında ısınmaya çalışan o kişinin rahmetli Üstad Niyazi Hoca olduğunu idrak edebilmiştim.
Ve biraz sonra, hocanın ağzından ilk cümleler döküldüğünde, artık karşımızda ilmin hakkını veren büyük bir münevverle karşı karşıya olduğumuzu anlamıştık…
Sonrası okuma serüvenimiz…
Türk Devlet Felsefesi, İslam Devlet Felsefesi
Varolmak Kavgası Çanakkale kitapları
Köşe yazıları, konferans takipleri, fuarlarda kısa sohbetler ve hal hatır sormalar
Ve bir gün her fani için mutlaka gerçekleşecek olan ölüm
Niyazi Hoca’da ölümü tadacaktı ve tattı
Ancak arkasında herbiri birbirinden kıymetli eserler ve ona her daim hayır duası edecek okuyucular bıraktı.
İlerlemiş yaşına ragmen, zamanının büyük bir bölümünü kütüphanelerde geçiren Niyazi Hoca’nn hayatında bizlere ve yeni nesle çok ciddi örneklikler olduğu aşikar. Ancak, bu yazının sınırlarını aşacağından bu konuyu başka bir yazıya ve yazılara bırakmak gerekecek.
Bizim ülkemizde maalesef böyle değerlerin kıymeti ancak öldükten sonra biliniyor.
İnşaallah bu vesileyle gençliğimiz Niyazi Hoca’nın eserlerini okur ve onun ‘Çanakkale Mahşeri’ romanının yazarı olmak dışında, çok ciddi bir entellektüel ve fikir adamı olduğunu da idrak ederler.
Ve hocamızın cenaze merasimi de kendisine yakışır bir sadelikle gerçekleşti diyerek yazımızı tamamlayalım…
Karacaahmet mezarlığında hocayı hesapsız ve gönülden seven kişilerle beraber Rabbine yolculadık...
Niyazi Hoca, farklı meşrep, düşünce ve siyasi görüşlere sahip olmalarına ragmen, kabri başında son vazifelerini yerine getiren bu insanları görse inanıyorum ki çok mutlu olurdu…
Kocav’dan Mustafa Delican ve Hayrullah Cengiz
Beykozun yiğit alperenleri ,ülkücüler, Türk Ocaklılar, MHP’den BBP’lisine AKP’ den Saadetlisine bir çok insan…
Ve başında kuran okuyan ülkücü Mehmet Akif Okur, İslamcı Tuncay Çelik ve daha niceleri oradaydı…
Bugün, Onun yaptıklarını başaracak, aşacak insanlar o kadar azaldı ki…
Ne diyelim
"Bir garip ölmüş diyeler,
Üç günden sonra duyalar,
Soğuk su ile yuyalar,
Şöyle garip bencileyin."
Yunus Emre
Makamı cennet olsun inşaallah
MAKALEYE YORUM YAZIN
